top of page

ADALET DEVLETİN TEMELİDİR

FAALİYET ALANLARIMIZ

 

1-AİLE HUKUKU

*NİŞANIN BOZULMASINDAN DOĞAN DAVALAR

Nişanın bozulmasında kusuru olmayan tarafın, karşı taraftan diğer şartları da taşıması halinde maddi-manevi tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası da, yaptıkları harcamaları ve hediyeleri geri isteyebilirler.

*BOŞANMA DAVALARI

-ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI

Anlaşmalı boşanma davası, tarafların boşanma ve ferileri konusunda tam bir anlaşma sağlaması halinde başvurulabilecek boşanma türüdür. Ancak anlaşmalı boşanma yoluna başvurabilmek için evliliğin en az 1 yıl sürmesi gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarında hukuki yardım almanız; boşanma öncesinde bir protokol ile boşanma, velayet, nafaka, maddi-manevi tazminat, ortak ve kişisel malların tespiti ile paylaşımı vb. konuları düzenlemeniz ve böylelikle boşanmadan sonra ortaya çıkabilecek bağlı davaların önüne geçmeniz adına son derece gerekli olmaktadır.

-ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI

Tarafların boşanma ve/veya ferileri konusunda anlaşamamaları durumunda dava çekişmeli olarak görülür. Boşanma Nedenleri;
1-Zina 
2-Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış 
3-Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
4-Terk 
5-Akıl hastalığı
6-Evlilik birliğinin temelden sarsılması
Ortak Hayatın Kurulamaması-Fiili Ayrılık;
Yukarıdaki boşanma nedenlerinden birine dayalı olarak açılan boşanma davasının reddedilmesi halinde; kararın kesinleşme tarihinden itibaren 3 yıl geçmesine rağmen ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi ile boşanmaya karar verilir.

Boşanmada Tazminat ve Nafaka;
Mevcut ve beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Ayrıca, boşanmaya neden olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğramışsa manevi tazminat olarak da uygun bir miktar para ödenmesini talep edebilir.
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan yoksulluk nafakası isteyebilir. Boşanma davasının devamı boyunca tedbir nafakası da istenilebilir.

 

*NAFAKA DAVALARI

-İştirak Nafakası
İştirak nafakası; müşterek çocuğun velayetine sahip tarafın, karşı taraftan çocuğun bakım ve eğitim giderleri için talep ettiği nafaka türüdür. 

-Yardım Nafakası
Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Yardım nafakası uygulamada en fazla; velayet hakkının sona ermesi ile iştirak nafakası kesilen ancak eğitimine devam eden müşterek çocukların anne veya babalarından talep ettikleri nafaka türü olarak karşımıza çıkmaktadır.

-Eşler Birlikte Yaşarken-Tedbir Nafakası (TMK.196 gereği)
Bu nafaka türü eşinden boşanmak istemeyen ancak aile konutuna maddi katkıda bulunmamasından dolayı şikayetçi olan taraf için kanunumuzda yer almaktadır. Eşlerden birinin istemi üzerine hakim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı katkıyı belirler. Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.
Eşlerden birinin, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde ailenin korunması için borçlulara ait önlemler ile tasarruf yetkisinin kısmen veya tamamen sınırlandırılması gibi diğer önlemlere de başvurulabilir.

*VELAYET DAVALARI VE KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ

Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır; evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Boşanma/ayrılık ile hakim velayeti eşlerden birine verir. Velayet hakkı kendisinde olmayan taraf için ise; müşterek çocuk ile kişisel ilişki tesisi için belirli süreler takdir edilir.
Velayetin değiştirilmesi davası açılarak boşanma/ayrılık sonucu velayet hakkına sahip olan kişiden velayet hakkının alınarak, velayet hakkı sahibi olunması mümkündür. Yine boşanma/ayrılık ilamı ile hükmedilen kişisel ilişki tesisine dair sürelerin yetersiz veya fazla gelmesi halinde tarafların kişisel ilişki tesisine ilişkin sürelerin değiştirilmesi yönünde başvuruda bulunma hakkı vardır.
Kişisel ilişki tesisi konusunda eklemek gerekir ki; çocukla ana baba-çocuk ilişkisi benzeri sosyal ilişkiye sahip olanlar (büyükana büyükbaba başta olmak üzere), çocuğun menfaatine hizmet etme şartı ile kişisel ilişki tesisi talep edebilirler.

*EVLİLİK SÖZLEŞMESİ

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Ancak eşler, mal rejimi sözleşmesi ile kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler. 
Seçimlik mal rejimleri:
1-Mal Ayrılığı
2-Paylaşmalı Mal Ayrılığı
3-Mal Ortaklığı
Mal rejimi sözleşmesi evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Mal rejimi sözleşmesinde her iki tarafın anlaşması esas olduğundan, anlaşma sağlanamaması durumda; haklı sebeplerin varlığı halinde eşlerden biri MK 197 uyarınca olağanüstü mal rejimine geçiş için talepte bulunabilir.

EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ

 
Kişisel mallar, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi halinde (boşanma/ölüm vs.) yapılacak tasfiyenin dışında kalır, paylaşmaya dahil olmaz. 
Kişisel Mallar Nelerdir?
1-Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya
2-Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazandırma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri
3-Manevi tazminat alacakları
4-Kişisel mallar yerine geçen değerler
Yukarıda sayılanların yanı sıra; eşler mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Yine kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.

 

*TASFİYE DAVASI

Sona eren bir edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiye, kural olarak eşler arasında tasfiye anlaşmasına dayalı olarak yapılır. Ancak eşlerin tasfiyenin yapılması hususunda anlaşamamaları halinde tasfiye, eşlerden birinin açacağı tasfiye davası ile yapılır.

 

*SOYBAĞINA İLİŞKİN DAVALAR

NESEBİN REDDİ DAVASI
Babalık karinesi gereğince; evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Babalık karinesinin çürütülerek, baba ile çocuk arasındaki soybağının ortadan kaldırılması için soybağının reddi davası açılır. 

 

BABALIK DAVASI 

         
Çocuk ile babası arasında soybağının kurulması; ana ile evlilik ve tanıma dışında, ana veya çocuk tarafından açılan babalık davası sonucunda verilecek babalık hükmü ile gerçekleşebilir. Çocuğun herhangi bir yolla bir başka erkek ile soybağı kurulmuş ise, bu soybağı ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz.
Babalık davası ile birlikte babadan; doğum giderleri, doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri ve bağlı diğer giderler de talep edilebilir.

 

*EVLAT EDİNME DAVASI

Evlat edinmeye dayanan soybağı, doğrudan doğruya evlat edinme ilişkisini kuran mahkeme kararıyla meydana gelir. Medeni Kanunumuz, küçüklerin evlat edinmesi ile ergin veya kısıtlıların evlat edinmesini farklı esaslara tabi tutmuş, farklı şartların gerçekleşmesini aramıştır. 
Geçerli sebeplerin varlığı halinde evlat edinme ilişkisinin iptal davası açılarak sona erdirilmesi de mümkündür.

 

*VESAYET (VASİ-KAYYIM-YASAL DANIŞMAN ATANMASI) DAVALARI

Vesayeti gerektiren haller; küçüklük ve kısıtlanma durumlarıdır. Kısıtlanma ise; akıl hastalığı ve zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama, kötü yönetim, 1 yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı ceza, kişinin yaşlılık, engellilik, deneyimsizlik veya ağır hastalık durumu, ilgilinin isteği durumlarında söz konusu olmaktadır. 
Yukarıda bahsedilen durumlarda kişinin yararı amacıyla kısıtlanmasına karar verilerek kendisine vasi veya kayyım atanmaktadır. 
Vasi, vesayet altındaki kişinin kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatleri korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür. Vasinin görev süresi 2 yıldır; vesayet makamı tarafından görev süresi uzatılmadığı takdirde sürenin sonunda görevi kendiliğinden sona ermektedir. 
Kayyım, kanunda aksi belirtilmedikçe vasiye uygulanan hükümlere tabidir. Temsil, yönetim ve iradi kayyımlık şeklinde üç türü mevcuttur. Temsil kayyımı, daha çok vasi gibi hareket eder. Hatta vesayet altına alınan kişi ile vasinin menfaatleri çatıştığında ya da yasal temsilcinin görevini yerine getirmesinde engel bulunan hallerde devreye girer ve diğer bir vasiymiş gibi hareket eder. Yönetim kayyımı, daha çok malvarlığı ile ilgili değerlerin temsili ve hukuki işlemlerini yerine getirir. İradi kayyımlık ise hastalık, yaşlılık veya tecrübesizlik hallerinden dolayı vesayet altına alınan kişilere atanır.
Yasal danışmanlık ise bazı hallerde kişilerin fiil ehliyeti tamamen kısıtlanmamakla birlikte bazı işlemleri yapma yetkileri, malvarlığı sahibinin görüşü alınarak yapılmak üzere bir yasal danışman atanarak düzenlendiği durumlarda ortaya çıkar. Dava açma ve sulh olma, taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması, kıymetli evrakın alımı, satımı ve rehnedilmesi, olağan yönetim sınırları dışında kalan yapı işleri, ödünç verme ve alma, ana parayı alma, bağışlama, kambiyo taahhüdü altına girme, kefil olma ve aynı koşullar altında bir kimsenin malvarlığını yönetme yetkisi, gelirlerinde dilediği gibi tasarruf hakkı saklı kalmak üzere kaldırılabilir ve yasal danışman atanır.

 

*İSİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YAŞ TASHİHİ DAVALARI

Medeni Kanunumuzda, ad ve soyad değişikliği için "haklı bir sebep" olması gerektiğini belirtmiş fakat hangi sebeplerin haklı sebep olarak kabul edileceği belirtilmemiştir. Bu nedenle Nüfus Kanunu'nun 21. Maddesi ve Soyadı Kanunu'nun 3. Maddeleri göz önüne alındığında; milli kültüre, örf ve adetlere uygun olmayan, gülünç ve çirkin anlamları olan, kişisel ilişkilerde veya meslek ve sanatın icrasında yanlış anlamalar doğurabilecek hususlar haklı sebep olarak sayılacaktır.
Ayrıca yukarıda sayılanların dışında uygulamada, özellikle ad (isim) değişikliği davalarında kişinin gerek sosyal, gerekse iş çevresinde kimlikte yazan isimden başkaca bir isimle tanınması, kimlikte yazan ismini sadece resmi işlemlerinde mecburiyet dolayısı ile kullanması da haklı sebep olarak kabul edilmektedir.
Mahkemece yaş değişikliğine karar verilebilmesi sıkı şartlara tabi tutulmuştur. Bu şartlar; hastanede veya doğum evinde doğmuş olmaması, dış görünüşünün beyan edilen yaşa uygun olması ve beyan edilen yaşta bir kardeş bulunmaması şeklinde sıralanabilir.

 

*KAZAİ RÜŞT DAVASI

Reşit sayılmayan bir bireyin olağanüstü gelişmeler sonrasında mahkemenin vereceği karar ile reşit sayılmasına kazai rüşt hali denir. Kazai rüşt hali evliliklerde kullanılabilir. Buna kazai evlenme rüştü adı verilmektedir. Mahkeme kararı ile yargısal ergenlik kavramı olarak da kazai rüşt haline erişilmektedir.

 

2-MİRAS HUKUKU

*ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR

Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiçbiri yoksa, mirasının tamamında vasiyetname veya miras sözleşmesi ile tasarrufta bulunabilir.

VASİYETNAME DÜZENLENMESİ
Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş olmak gerekir. Vasiyet; resmi şekilde, mirasbırakanın el yazısı ile veya sözlü olarak yapılabilir. Ancak ileride ihtilaflara yol açmaması açısından vasiyetin yazılı yapılması yerinde olacaktır. Bu bakımından en çok tercih edilen vasiyet türü resmi vasiyetnamedir. 
Yeni vasiyetname, yok etme ve sonraki tasarruflar ile vasiyetten dönmek mümkündür.      
      
MİRAS SÖZLEŞMESİ DÜZENLENMESİ


Miras sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı bulunmamak gerekir. Mirasbırakan, bu sözleşmeyle mirasını veya belirli bir malını sözleşme yaptığı kimseye veya üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girer. Miras sözleşmesinin geçerli olabilmesi için mutlaka resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir.
Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir. Mirasçı atanan veya belirli bir mal bırakılan kişinin mirasbırakandan önce ölmesi halinde miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar. Yine mirasçılıktan çıkarma sebeplerinin varlığı, sözleşmeden dönme sebebi ile de ortadan kaldırılabilir.

MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİ


Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.

*ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN İPTALİ DAVASI

Tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklıları; tasarruf mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa, tasarruf yanılma-aldatma-korkutma-zorlama sonucunda yapılmışsa, tasarrufun içeriği bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise, kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa İPTAL DAVASI açabilecektir.

*TENKİS DAVASI

Kanunumuza göre altsoy, ana ve baba ile eşin belirli oranlarda saklı payları bulunmaktadır. Mirasbırakan tarafından bu saklı paylar ihlal edilmemek üzere tasarrufta bulunulması gerekmektedir. Aksi halde; saklı payı ihlal edilen mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilir.

 

*MİRASIN AÇILMASI

Miras, mirasbırakanın ölümüyle açılır. Miras, malvarlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır.
Mirastan Yoksunluk Sebepleri
Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler:
1-Mirasbırakanı kasten öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,
2-Mirasbırakanı kasten sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak hale getirenler,
3-Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarruf yapmasını veya tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayan/engelleyenler,
4-Mirasbırakanın yeniden yapamayacağı bir durum ve zamanda, ölüme bağlı tasarrufu kasten ortadan kaldıran/bozanlar.
Mirastan yoksunluk, mirasbırakanın affıyla ortadan kalkar.

*VASİYETNAMENİN AÇILMASI

Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hakimine teslim edilmesi zorunludur. Vasiyetnameyi düzenleyen veya muhafaza eden görevli ya da mirasbırakanın arzusu üzerine saklayan veya başka surette ele geçiren ya da ölenin eşyası arasında bulan kimse, ölümü öğrenir öğrenmez teslim görevini yerine getirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bu yüzden doğacak zarardan sorumludur.
Vasiyetnamenin tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hakimi tarafından açılır ve ilgililere okunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır. Sonradan ortaya çıkan vasiyetnameler için de aynı işlemler yapılır.

*VERASET İLAMI (MİRASÇILIK BELGESİ) ALINMASI-İPTALİ

Mirasbırakanın ölümünün ardından geriye kalan mirasçılarının tespitini sağlayan ve hangi mirasçının ne kadar paya sahip olduğunu gösteren belgeye veraset ilamı veya mirasçılık belgesi denir. Mirasçılık belgesinin alınması için yasal veya atanmış mirasçılardan yalnızca birinin başvurusu yeterlidir, tüm mirasçıların aynı anda hareket etmesi gerekmemektedir.
Atanmış mirasçılar, mirasçılıklarının öğrenilmesinden itibaren bir ay içerisinde itiraz edilmemesi halinde veraset ilamı talep edebilirler. Yasal mirasçılar için bu tür bir bekleme süresi söz konusu değildir.
Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir, iptali için her zaman dava açılabilir.

*MİRASIN REDDİ

Yasal ve atanmış mirasçılar, mirası reddedebilirler. Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Ret sulh mahkemesine yapılır. Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur. 
Mirasçı alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, reddin iptali hakkında dava açabilirler. Reddin iptaline karar verilirse, reddeden mirasçının payına düşenden önce itiraz eden alacaklıların daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler, ret geçerli olsa bundan yararlanacak mirasçılara verilir.

*MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI

Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Miras sebebiyle istihkak davasının kabulü halinde, tereke veya terekeye dahil mal, davacıya zilyetliğe ilişkin hükümler uyarınca verilir. 

*MİRASIN TAKSİMİ (PAYLAŞTIRILMASI) DAVASI

Mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan her biri; sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Bu paylaşım; terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılması şeklinde olabilir. 

*PAYLAŞMA SÖZLEŞMESİ

Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.

*ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİN PAYLI MÜLKİYETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ DAVASI

Mirasçılardan biri elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesi talebinde bulunması halinde; haklı bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan bir başkası tarafından paylaşma davası açılmadığı takdirde paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir.

*MİRASTA DENKLEŞTİRME

Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle yükümlüdürler. Mirasbırakanın çeyiz ve kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzeri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tabidir.

*ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ

Bu sözleşme ile bakım borçlusu bir mal veya hizmet karşılığında, bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi kabul etmektedir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin, resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir.

 

3-CEZA HUKUKU

Ceza hukuku, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ile korunması işlevlerinin ikisini birden bünyesinde toplayan bir hukuk dalıdır. 

SORUŞTURMA AŞAMASI

Suç şüphesinin yetkili mercilerce öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar olan evreye soruşturma aşaması denir. Ceza davalarında soruşturma aşamasından itibaren hukuki yardımdan faydalanmakta yarar bulunmaktadır.

KOVUŞTURMA AŞAMASI

İddianamenin kabulünden hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre ise kovuşturma evresi olarak adlandırılır.

*SULH CEZA MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

Kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak kaydıyla; iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezaları ve bunlara bağlı adli para cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezalarına ve güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanması sulh ceza mahkemelerinin görevi içindedir.

*ASLİYE CEZA MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

Kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak kaydıyla, sulh ceza ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere, asliye ceza mahkemelerince bakılır.

*AĞIR CEZA MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR

Ağır ceza mahkemeleri, kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak kaydıyla, ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla TCK' nunda yer alan yağma, irtikap, resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık ve hileli iflas suçlarıyla ilgili dava ve işlere bakmakla görevlidir.

SUÇUN UNSURLARI
Bir suçtan söz edebilmek için; yapılan hareketin kanunda suç olarak gösterilmiş olması, failin eylemini (hareket ile neticeyi) kasten veya taksirle gerçekleştirmiş olması ve eylemi hukuka uygun hale getiren bir neden bulunmaması gerekmektedir.

CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN VEYA AZALTAN NEDENLER


-Yasa hükmünü ve amirin emrini yerine getirme
-Yasal savunma (Meşru Müdafaa) ve zorunluluk hali
-Hakkın kullanılması ve ilgilinin (mağdurun) rızası
Rıza her suç için hukuka uygunluk nedeni sayılmamaktadır.

*Sınırın Aşılması
Yukarıda sayılan nedenlerin varlığı halinde hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceğinden ceza verilmesi söz konusu olmaz. Ancak hukuka aykırılığı ortadan kaldıran nedenlerde, sınırın aşılması halinde ceza verilebilecektir.
-Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit
Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir, şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.
-Haksız Tahrik
Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlenmesi ceza sorumluluğunu azaltan nedenlerindendir.
-Hata
Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz.
-Yaş Küçüklüğü
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. 12-15 yaş aralığında algılama ve yönlendirme yeteneği yeterince gelişmiş ise veya küçük 15-18 yaş aralığında ise kusurluluğu azaltan hallerden sayılır.
-Akıl Hastalığı
Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Bu kişiler hakkında güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
-Sağır ve Dilsizlik
Kanunumuzda 15-21 yaş aralığında olan sağır ve dilsizler için; bulunduğu yaşa göre ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran veya azaltan hükümler düzenlenmiştir.
-Geçici Nedenler, alkol veya uyuşturucu madde (irade dışı alınan) etkisinde olma
İrade dışı alınması durumunda kusurluluğu kaldıran hal olarak düzenlenmiştir.
Bu sayılanlar dışında; şahsi cezasızlık sebepleri ve etkin pişmanlık hali de cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebep olarak ortaya çıkmaktadır.

*CEZALARIN TÜRLERİ

Kanunumuzda suçlar karşılığında öngörülen cezalar; hapis ve adli para cezası olarak belirlenmiştir. 
Adli para cezası, beş günden az ve aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olamaz. Belirlenen tam gün sayısı, bir gün karşılığı takdir edilen miktarla çarpılarak tutar hesaplanır.
Hapis cezaları süreli veya süresiz olabilir. Süresiz (müebbet/ağırlaştırılmış müebbet) hapis cezası hükümlünün hayatı boyunca devam eder. Süreli hapis cezası, bir aydan yirmi yıla kadar özgürlüğü bağlayıcı cezadır. Bir yıl veya daha az süreli ise kısa süreli; bir yıldan fazla ise uzun süreli hapis cezası söz konusu olur.

KISA SÜRELİ HAPİS CEZASININ SEÇENEK YAPTIRIMLARA ÇEVRİLMESİ

Bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının seçenek yaptırımlara (adli para cezasına ve tedbire) çevrilmesi koşula bağlıdır. Bu koşul mahkemenin bu kararı vermesidir. Mahkeme bu hususta takdir yetkisini kullanırken; suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık, suçun işlenmesindeki özellikleri göz önünde bulundurur.
Mahkumiyetin otuz gün veya daha az süreli hapis cezasını içermesi veya mahkum edilenin fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmiş olması halinde seçenek yaptırımlara çevirme zorunluluğu bulunmaktadır.
Uzun süreli hapis cezalarında ise (bir yıldan fazla); bir istisna yaratılarak suçun taksirle işlenmiş olması halinde yalnızca adli para cezasına çevrilmeye olanak tanınmıştır.

Adli Para Cezasına Çevrilme Dışındaki Diğer Seçenek Yaptırımlar
1-Aynen iade-önceki hale getirme veya tazmin
2-Eğitimi kurumlarına devam etme
3-Bellli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma
4-Meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanma
5-Ehliyet ve ruhsatnamenin geri alınması
6-Kamuya yararlı işte çalıştırılma

ÖZEL İNFAZ YÖNTEMLERİ
Kural olarak hapis cezası kesintisiz biçimde infaz kurumlarında yerine getirilir. Ancak cezanın infazı, cezadan beklenen yarardan daha büyük zarara sebebiyet verecekse talep üzerine –kanunda öngörülen diğer şartları da taşıması halinde- cezanın başka biçimde infazı mümkündür.
1-Hafta sonunda infaz
2-Geceleri infaz
3-Evde infaz
4-Kamuya yararlı işte çalıştırılma
Alternatif infaz yöntemlerinin gereklerine geçerli bir mazeret olmaksızın uyulmaması halinde, cezanın baştan itibaren infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.

 

CEZANIN ERTELENMESİ

Cezası ertelenen hükümlü, belli bir süreyi iyi halli olarak geçirirse ceza infaz edilmiş sayılacaktır. Bu denetim süresi bir yıldan az üç yıldan fazla olamaz. Denetim süresi içinde mahkeme yasada gösterilen yükümlülükler belirleyebilir veya hükümlüye rehberlik etmek üzere uzman kişi görevlendirebilir. Hükümlünün denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere uymamakta ısrar etmesi halinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.
Cezanın Ertelenmesinin Koşulları;
1-Failin daha önceden kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezası ile mahkum edilmemiş olması,
2-Failin ertelenmesini istediği hapis cezası iki yıl veya daha az süreli olmalı (12-18 yaş aralığında olanlar ile 65 yaşını bitirmiş olanlar için üst sınır üç yıldır),
3-Failin yeniden suç işlemeyeceği kanaatinin oluşması.

HÜKÜMLÜNÜN İSTEMİYLE HAPİS CEZASININ İNFAZININ ERTELENMESİ

Üç yıl veya daha az süreli hapis cezaları, zorunlu ve çok acele hallerde, altı ayı geçmeyen erteleme süresi ile ara verilerek infaz edilebilir. Ancak bu ara verme iki defadan fazla olamaz. Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir koşula bağlanabilir.
CGİK m.105/4 gereği; iki yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkum olanlardan, hükümlülük süresinin yarısını iyi halle geçirenlerin, mahkumiyet sürelerinin geriye kalan kısmında kamuya yararlı bir işte çalıştırılmalarına karar verilebilir.

HASTALIK NEDENİYLE HAPİS CEZASININ İNFAZININ GERİ BIRAKILMASI
Cezanın cezaevinde infazı hükümlünün yaşamı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa; infaza iyileşmeye kadar, resmi sağlık kuruluşlarının hükümlülere ayrılan bölümlerinde devam olunur. Akıl hastalığına tutulma halinde de, hükümlü sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır.
GEBELİK NEDENİYLE HAPİS CEZASININ İNFAZININ GERİ BIRAKILMASI
Gebe olan ve doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında infaz geri bırakılır.

 

KOŞULLU SALIVERME


Koşullu salıverme, hapis cezasının bir bölümünü çekmiş olan hükümlüye, cezasının geriye kalan bölümünü özgür olarak geçirme fırsatını veren bir kurumdur. Koşullu salıvermenin şartları, hükümlünün cezanın bir bölümünü çekmesi ve iyi halli olmasıdır. Koşullu salıverme için cezaevinde çekilmesi gereken süre, ceza türlerine göre farklılık göstermektedir. İyi hal ise, disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca tespit edilir.
Mahkeme koşullu salıverilen hükümlü hakkında deneme süresi içinde, ya sadece uzman bir gözetmen tayin ederek denetimli serbestliğe veya sadece yükümlülüklere ya da denetimli serbestlikle birlikte belli yükümlülüklere karar verebilir. Aynı zamanda, mahkemenin, denetimli serbestlik veya kural olarak bir yükümlülük öngörmemesi de mümkündür. 
Deneme süresi iyi halli ve yükümlülüklere uygun olarak geçirildiği takdirde ceza infaz edilmiş sayılır. Bu süre içerisinde hükümlünün kasıtlı suç işlemesi veya yükümlülüklere uymaması halinde koşullu salıverilme kararı geri alınır.

 

GÜVENLİK TEDBİRLERİ


Suç karşılığında uygulanan diğer bir yaptırım türü olan güvenlik tedbirleri, fail hakkında ceza yerine veya ceza yanında uygulanan ve tehlike halini esas alan yaptırımlardır. 
Güvenlik Tedbirlerinin Türleri
1-Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma
2-Meslek ve sanatın icrasının yasaklanması
3-Sürücü belgesinin geri alınması
4-Özel hukuk tüzel kişisinin izninin iptali
5-Sınır dışı edilme
6-Denetimli serbestlik
7-Akıl hastanesinde tedavi altına alma tedbiri
8-Kötü alışkanlıklardan kurtarma tedbiri
9-Çocuklara özgü güvenlik tedbiri
10-Müsadere

MAĞDURUN CEZA MUHAKEMESİNDEKİ HAKLARI
Soruşturma aşamasında mağdurun; delillerin toplanmasını isteme, belge örneği isteme, avukat isteme, inceleme isteme, itiraz etme, haklarını öğrenme hakları vardır. Kovuşturma evresinde; duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, örnek isteme, tanıkların davetini isteme, avukat atanmasını isteme ve kanun yollarına başvurma hakları bulunmaktadır.
Mağdur, ceza davasına konu olan olayla ilgili her suç aslında haksız fiil teşkil edeceğinden; haksız fiil sorumluluğundan hareketle, hukuk mahkemelerinde suçtan doğan maddi ve manevi zararların tazminini talep edebilir.

4-GAYRİMENKUL HUKUKU

*TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI

Kanuna aykırı, usulsüz veya yolsuz düzenlendiği iddia edilen tapu kaydının hukuka uygun hale getirilmesi için tapu iptal ve tescil davası açılır. Kayıt malikinin vefat etmiş olması halinde dava mirasçılarına karşı açılır. TMK 713/3 e dayalı olarak olağanüstü zamanaşımı nedeniyle açılacak tapu iptal ve tescil davaları, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişileri aleyhine açılır.
Tapu iptal ve tescil davası şu nedenlere dayalı olarak açılabilir: hukuki ehliyetsizlik durumu, muris muvazaası (mirastan mal kaçırma) iddiası, imar uygulamasından kaynaklı hatalar, kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik nedeniyle, aile konutu nedeniyle, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle.

*İZALE-İ ŞUYU (ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ) DAVASI

Paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz malda; paydaşlığa son vererek kişisel mülkiyete geçilmesini sağlayan dava çeşididir. Davanın, paydaşlardan yalnızca biri tarafından açılması mümkündür. 
Paydaşların, malın paylaşımı hususunda anlaşmaları ve bu yazılı anlaşmayı mahkemeye sunmaları halinde bu doğrultuda ortaklığın giderilmesine karar verilir. Taraflar paylaşımda anlaşamazlarsa; hakim, malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir. Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur.

*MEN'İ MÜDAHALE (EL ATMANIN ÖNLENMESİ) DAVASI

Malına haksız olarak müdahale edilen ve onu kullanmasına engel olunan malikin bu engellemeyi bertaraf etmek için el atana karşı açtığı dava türüdür.

*ECRİMİSİL (HAKSIZ İŞGAL TAZMİNATI) DAVASI

Bir malı davacının rızası dışında ve kötüniyetli olarak kullanan, malı geri verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişiye karşı ecrimisil davası açılır. Bu dava ile geriye dönük en fazla 5 yıllık işgal tazminatı talep edilebilir. Tazminatın hesabında kira değeri esas alınarak bilirkişilerce hesap yapılır.
Dava açmadan önce haksız ve kötüniyetle kullanan kişiye durumu bildirmek gerekir ancak mirasçılar arasında açılan ecrimisil davalarında ihtarname çekme zorunluluğu yoktur.

 

*ŞUFA (ÖNALIM) DAVASI

Şufa hakkı diğer bir deyişle önalım hakkı, paylı mülkiyette herhangi bir paydaşın payını üçüncü kişilere satması halinde diğer paydaşlara söz konusu payı öncelikle satın alma hakkı veren bir haktır. Medeni Kanun önalım hakkı ile paydaşlara dava hakkı tanıyarak taşınmazın mevcut paydaşlar arasında kalmasını hedeflemiştir. 
Şufa hakkı ancak paylı mülkiyete tabi taşınmazlarda, sözleşme veya fiilen paydaşlar arasında taksim yapılmadığı durumlarda, paydaşın payını satın alan alıcıya karşı dava yolu ile kullanılır. Alıcı, tüm paydaşlara taşınmazı satın aldığını noter aracılığıyla bildirmek zorundadır. Bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen alıcı paydaşların açacağı şufa davası ile muhatap olur.
Tapu kütüğüne şerh verilen bir sözleşmeyle de herhangi bir kişiye önalım hakkı tanınabilir. Bu durumda taşınmazın satımı halinde şufa hakkı sahibi, sözleşmede belirtilen sürede ve koşullarla önalım hakkını kullanabilir. Sözleşmede şufa hakkının kullanılmasına dair koşullar belirtilmemişse taşınmazın üçüncü kişiye satışına ilişkin koşullar esas alınarak bu hak kullanılabilir.

*KAMULAŞTIRMA- KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA

Kamulaştırma usul ve esasları çeşitli kanunlar ile düzenlenmiş olmasına rağmen, kimi zaman, idare tarafından usul ve esaslara uyulmaksızın, bedeli nakden ve peşin ödenmeksizin, mülkiyet hakkına müdahalede bulunulduğu (taşınmazlara kamulaştırılmaksızın el atılması suretiyle, kamu hizmetine ayrıldığı) görülmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale, (taşınmazların kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayırma)  kamulaştırma işlemleri tamamlanmaksızın taşınmaza el koyma şeklinde olabileceği gibi, fiili veya imar uygulamaları ile de olabilmektedir. İşte idarenin usul ve yasalara aykırı olan bu müdahalesi kamulaştırmasız el atma şeklinde tanımlanmaktadır.
Kamulaştırma Kanunun geçici 6. Maddesine göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartı olarak belirlenmiştir. Kamulaştırılmaksızın el atılan taşınmazların bedellerine ilişkin dava açılmadan önce uzlaşma usulünün uygulanması gerekmektedir. Aksi takdirde, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilecektir. 
İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşma tutanağının tanzim tarihinden itibaren üç ay içerisinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilecektir. Davada bilirkişi incelemesiyle taşınmazın değeri taşınmazın nitelikleri nazara alınarak belirlenerek, taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. 

*TAPU KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVASI

Taşınmazların, kadastro tespiti veya tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adını, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur.

*GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ

Taşınmaz satış vaadi, bir tarafa veya iki tarafa, bir taşınmazın satışına ilişkin sözleşmesinin yapılmasını istemek hakkı sağlayan bir ön sözleşmedir. Taşınmaz satış vaadinin resmi şekilde yapılması gerekmektedir. Satış vaadi, sadece satış sözleşmesinin yapılması için karşı tarafı borç altına sokma yetkisi sağlar. Tapuya şerh düşülerek üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.

*ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ

Arsa payı inşaat sözleşmesinin tarafları, yüklenici ve arsa payı sahibidir. Yüklenici, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, arsa sahibine karşı üzerinde ileride kat mülkiyetine çevrilecek bir bina yapmayı taahhüt etmektedir. Bu sözleşme ile arsa sahibi, kendisine verilecek olan bağımsız bölümlere isabet eden arsa payını kendi üzerinde bırakarak diğer payları devretme borcu altına girmektedir. Sözleşme ile yüklenicinin borcu; kendisine verilecek olan arsa payına karşılık arsa üzerinde bina yapmak ve bağımsız bölümlerden arsa sahibine ait olanları devretmek şeklindedir.

 

5-BORÇLAR HUKUKU

Borçların kaynaklarını, doğuşları yönünden sözleşmeden doğan borçlar, haksız fiilden doğan borçlar ve sebepsiz zenginleşme olarak ayırmak mümkündür.

*SÖZLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR

Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. Kanunda aksi öngörülmedikçe sözleşmenin geçerliliği şarta bağlı değildir. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir; öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.

ÖZEL BORÇ İLİŞKİLERİ
Kanun tarafından düzenlenen sözleşmeler şu şekildedir; Satış sözleşmesi, Mal değişim sözleşmesi, Bağışlama sözleşmesi, Kira sözleşmesi, Ödünç sözleşmeleri, Hizmet sözleşmeleri, Eser sözleşmesi, Yayım sözleşmesi, Vekalet ilişkileri, Vekaletsiz iş görme, Komisyon sözleşmesi, Ticari temsilciler-Ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları, Havale, Saklama sözleşmeleri, Kefalet sözleşmeleri, Kumar ve Bahis, Ömür boyu gelir ve ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, Adi ortaklık sözleşmesi.
Sözleşmelerin veya bazı sözleşme maddelerinin; genel işlem koşullarına aykırılık, aşırı yararlanma, sözleşme konusunun emredici kurallara- kişilik haklarına- kamu düzenine ve ahlaka aykırı veya imkansız olması, muvazaa, irade sakatlıkları (hata-hile-korkutma) nedeniyle geçersizliği ileri sürülebilir. Yine sözleşmelerden doğan borcun ifa edilmemesi, geç ifa edilmesi, ayıplı ifası vb. nedenlerle oluşabilecek zararlar da BK'nuna göre dava edilebillir.

KİRA HUKUKU

Kira sözleşmeleri, Borçlar Kanunu ile düzenlendiğinden kira ilişkisinden doğacak ihtilaflarda bu kanun hükümleri uygulanacaktır. İlaveten, belediye teşkilatı olan yerler ile iskele, liman ve istasyon taşınmazlarına 6750 Sayılı GKHK' un ilgili hükümleri de uygulanacaktır. 


KİRALANANIN TAHLİYE DAVASI


Tahliye Sebepleri Nelerdir?


-Kiraya Verenden Kaynaklanan Tahliye Sebepleri:
1-Kiraya verenin konut gereksinimi nedeniyle tahliye
2-Kiraya verenin işyeri gereksinimi nedeniyle tahliye
3-Yeni malikin konut veya işyeri gereksinimi nedeniyle tahliye
4-Kiralananın yeniden inşa veya imarı sebebiyle tahliye


-Kiracıdan Kaynaklanan Tahliye Sebepleri


1-Yazılı tahliye taahhüdü sebebiyle tahliye
2-İki haklı ihtar sebebiyle tahliye
3-Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin oturmaya elverişli konutunun varlığı sebebiyle tahliye
Bu saydıklarımızın yanı sıra; akde aykırılık ve fuzuli işgal nedeniyle de tahliye davası açılabilir. Ayrıca kiracının, kira bedellerini ödememesi nedeniyle icra takibi başlatılarak; ödeme emrinin tebliğinden itibaren 30 günlük yasal süresi içinde kira borcunu ödemeyen kiracı aleyhine tahliye davası açılabilir.


KİRA TESPİTİ VE KİRA BEDELİNİN ARTTIRIMI DAVALARI


Taraflar yenilenen döneme ilişkin yeni kira bedeli hususunda anlaşma sağlayamazlarsa, kira tespiti davası açmak zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Kira bedelinin belirlenmesine ilişkin dava her zaman açılabilir. Ancak mahkemenin vereceği tespit kararı ve belirlenen yeni kira bedelinin, yeni kira yılında uygulanabilmesi için kiraya verenin iki koşuldan birini yerine getirmesi gerekir: Yani ya, yeni kira döneminin başlamasına en geç otuz gün kala tespit davasını açmalı ya da aynı süreye uyarak kira bedelinin artırılacağını yazılı olarak kiracıya bildirmelidir.

 

*HAKSIZ FİİLLERDEN DOĞAN BORÇLAR

Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına za rar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Hakim, bu kapsamda talep edilen tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Kusursuz Sorumluluk Halleri;
Hakkaniyetin gerektirdiği hallerde ve niteliği itibariyle tehlike yaratan bir girişimde bulunan kimsenin kusurlu olmasa dahi zarardan sorumlu tutulması öngörülmüştür. Kusursuz sorumluluk halleri şunlardır:
.Başkalarını çalıştıranların sorumluluğu
.Ev başkanlarının sorumluluğu
.Hayvan idare edenlerin sorumluluğu
.Bina ve diğer eser maliklerinin sorumluluğu
.Taşınmaz malikinin sorumluluğu
.Tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan devletin sorumluluğu

HAKSIZ FİİL NEDENİYLE MADDİ-MANEVİ TAZMİNAT DAVASI


Kanunumuzda adam öldürmesi, bedensel zararlar ve haksız yarışım hallerinde maddi zararın kapsamı özel olarak düzenlenmiştir.

Ölüm Halinde Maddi Zararın Kapsamı;
-Gömme giderleri,
-Tedavi giderleri ve çalışmamaktan doğan zararlar,
-Yardımdan yoksun kalmaktan doğan zararlar.

Bedensel Zarar Halinde Maddi Zararın Kapsamı
-Tedavi giderleri,
-Çalışma gücünün tamamen veya kısmen kaybedilmesinden doğan zararlar,
-Ekonomik gelişmenin zorlaşmasından doğan zararlar,
-Geçici ödemeler.

Haksız Yarışım (Rekabet) Halinde Maddi Tazminat
İyiniyet kurallarına aykırı hareketler, yanlış ilanlar gerçeğe aykırı haberler nedeniyle müşterileri azalan veya müşterilerini kaybetmek tehlikesiyle karşılaşan kimse, bu fiillere son verilmesini ve aykırı harekette bulunan kimse kusurluysa zararının ödenmesini isteyebilir. Bu hüküm, ticari işletmeyle ilgili olmayan serbest meslek mensuplarının veya Ticaret Kanununa tabi olmayan esnafın haksız yarışımlarında uygulanacaktır.

Manevi Tazminat
Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık, manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.

*SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR

SEBEPSİZ ZENGİNŞLEŞME DAVASININ ŞARTLARI
Sebepsiz zenginleşme nedeniyle bir davanın açılabilmesi, bir iade borcunun doğması için;
-Bir kimsenin malvarlığında bir çoğalmanın (zenginleşmenin) meydana gelmesi,
-Bu zenginleşme karşısında diğer kimsenin malvarlığının fakirleşmesi,
-Davacının fakirleşmesi sonucu davalının zenginleşmiş olması,
-Zenginleşmenin haklı bir sebep olmaksızın meydana gelmesi gerekmektedir.
Haklı bir sebep olmaksızın zenginleşme halleri; hukuki sebebin geçerli olmaması ve borç olmayan şeyin ödenmesi, hukuki sebebin gerçekleşmemiş bulunması veya hukuki sebebin ortadan kalkması şeklinde gerçekleşebilir.
Haklı bir sebep olmaksızın zenginleşen kimse iyiniyetli ise geri isteme zamanındaki zenginleşmesi nisbetinde iadeyle yükümlüdür. Kötüniyetli ise iade borcu zenginleşmenin tamamını kapsar.

 

6-İŞ HUKUKU

*HİZMET TESPİTİ DAVASI

Hizmet tespit davası 5510 Sayılı Kanun'a göre sigortalı sayılan işlerde çalışanların Sosyal Güvenlik Kurumunca tespit edilmediğinde veya işverence işe giriş bildiriminde bulunulmuş fakat hiç prim günü ödemesi yapılmamış ya da eksik bildirilmiş hizmetlerin tescil edilmediğinin sonradan öğrenildiğinde tespiti amacıyla açılan davadır.

 

*İŞE İADE DAVASI

İşe iade davası açabilmenin şartları:
1-İşçi ve işveren arasında iş sözleşmesi 4857 Sayılı İş Kanunu veya Basın İş Kanunu'na tabi olmalıdır.
2-İşçi ve işveren arasındaki iş sözleşmesi belirsiz süreli olmalıdır.
3-İs sözleşmesi işveren tarafından feshedilmiş olmalıdır.
4-İşyerinde çalışan işçi sayısı en az 30 ve üzeri sayıda olmalıdır.
5-İşçinin, işverene ait işyerlerinde en az 6 aylık kıdemi bulunmalıdır.
6-İşe iade davasının, işten çıkarılmanın öğrenildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde açılmış olması gerekmektedir.

*KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI İLE DİĞER İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVALARI

KIDEM TAZMİNATI; 
İş sözleşmesi en az bir yıl süren işçinin kanunda yazılı nedenlerle iş sözleşmesinin sona ermesi halinde işveren tarafından kendisine ödenmesi gereken tazminattır. Tazminat miktarı; işçinin çalışmış olduğu her yıl için otuz günlük brüt ücreti tutarındadır. Arta kalan süreler için aynı oranda hesaplama yapılarak kıdem tazminatı hesaplanır.

 

İHBAR TAZMİNATI; 
Belirsiz süreli iş akdinin haklı nedenler olmadan feshedilmesi halinde kazanılan, sürekli iş sözleşmelerine özgü bir tazminattır. İhbar tazminatı, kendisine karşı haksız olarak iş sözleşmesi sona erdirilen taraf tarafından talep edilebilir.

 

FAZLA MESAİ ALACAĞI;
Haftalık 45 saati aşan çalışmalar fazla çalışma sayılır. Haftalık çalışma süreleri hesaplanırken ara dinlenmesi için verilen sürelerin çıkarılması gerekmektedir. İşçi bu fazla çalışmasının karşılığında fazla mesai alacağına hak kazanır. Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir. Geriye dönük olarak 5 yıl içerisindeki fazla mesai ücreti alacaklarının talebi mümkündür. 
Fazla çalışma yapan işçi isterse, bu çalışmalar karşılığı zamlı ücret yerine, fazla çalıştığı her saat karşılığında bir saat otuz dakikayı serbest zaman olarak kullanabilir. İşçi hak ettiği serbest zamanı altı ay zarfında, çalışma süreleri içinde ve ücretinde bir kesinti olmadan kullanır.
Denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile, bazı haftalarda toplam kırkbeş saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz. Tarafların anlaşması ile haftalık normal çalışma süresi, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine, günde onbir saati aşmamak koşulu ile farklı şekilde dağıtılabilir. Bu halde, iki aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık çalışma süresini aşamaz. 
Fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamaz.

ULUSAL BAYRAM ve GENEL TATİL;
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde işyerlerinde çalışılıp çalışılmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmeleri ile kararlaştırılır. Sözleşmelerde hüküm bulunmaması halinde söz konusu günlerde çalışılması için işçinin onayı gereklidir. Bu Kanun kapsamına giren işyerlerinde çalışan işçilere, kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa, bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretleri tam olarak, tatil yapmayarak çalışırlarsa ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücreti ödenir. Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde işçilerin ulusal bayram ve genel tatil ücretleri işverence işçiye ödenir.

HAFTA TATİLİ;
Bu Kanun kapsamına giren işyerlerinde, işçilere belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaları koşulu ile yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmidört saat dinlenme (hafta tatili) verilir.

YILLIK İZİN;
İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. Niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara bu Kanunun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanmaz. İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresi; 
a) Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara ondört günden, 
b) Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi günden, 
c) Onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı günden, Az olamaz. 
Ancak onsekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz.

*İŞ KAZALARINDAN DOĞAN TAZMİNAT DAVASI

Ölüm veya bedensel zarar halinde iş kazası geçiren işçi (ölüm halinde mirasçıları) aşağıda sayılan maddi zarar kalemlerini talep edebilir.

Ölüm Halinde Maddi Zararın Kapsamı;
-Gömme giderleri,
-Tedavi giderleri ve çalışmamaktan doğan zararlar,
-Yardımdan yoksun kalmaktan doğan zararlar.

Bedensel Zarar Halinde Maddi Zararın Kapsamı
-Tedavi giderleri,
-Çalışma gücünün tamamen veya kısmen kaybedilmesinden doğan zararlar,
-Ekonomik gelişmenin zorlaşmasından doğan zararlar,
-Geçici ödemeler.
Sayılan maddi zarar kalemlerine ilaveten iş kazası geçiren işçi veya mirasçılarının, kanunda belirtilen şartları taşıması haline manevi tazminat talep etme hakları da bulunmaktadır.

*MESLEK HASTALIĞI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI

Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir. Meslek hastalığına tutulan sigortalı işçi veya meslek hastalığı nedeniyle bedensel zarara uğrayan ve daha sonra ölen işçinin mirasçıları bu davayı açmaya yetkilidir.
 
7-İCRA HUKUKU

*İCRA TAKİBİ

Bir paranın ödenmesine veya teminat gösterilmesine yönelik talepler ile ilamların icrası cebri icranın konusunu oluşturur. Takibe girişen kişi bu amaçla takip talebinde bulunur. Takip talebinin, icra hukuku yönünden etkisi, bir ödeme emri (ilamlı icra ise icra emri) hazırlanması ve tebliği mecburiyetini doğurmasıdır.
Ödeme veya icra emri, icra dairesinin alacaklının talebine dayalı olarak olarak borçluya yönelttiği, alacaklının takibe koyduğu alacağını ve takip masraflarını ödemesi veya takibe karşı koyması, aksi halde takibe devam edileceği ihtarıdır. Borçlunun, alacaklıya ödemede bulunmaması ve takibe karşı koymaması halinde ödeme emri, mahkeme dışı bir ilam niteliği kazanır.

*İTİRAZIN İPTALİ VE İTİRAZIN KALDIRILMASI DAVALARI

Genel (adi) haciz yoluyla takipte süresinde itiraz, takibi durdurur. Borçlu, itirazı ile takibini durmasına neden olur. Borçlunun itirazı, alacaklının takip yolunu kapatmaktadır. Kapanan yolun açılması, yani takibin devamı için alacaklı; duruma göre itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davası açmalıdır.

*MENFİ TESPİT DAVASI

Menfi tespit davası, borçlunun, borcu ödemeden önce borçlu olmadığının tespiti için açılan davadır. Takip borçlusu, bu dava ile borçlu olmadığını ispat ederek hakkındaki icra takibini iptal ettirir ve borcu ödemekten kurtulur. Menfi tespit davası, takip sırasında borçlu olunmadığının ispatı için açılabileceği gibi icra takibinden önce de açılabilir.

*İSTİRDAT DAVASI

Borçlunun borçlu olmadığı parayı takip sırasında cebir tehdidi altında ödemesi (ödeme nakden veya malların haczedilerek satılması sureyile sağlanmış olabilir) halinde, ödeme tarihinden itibaren 1 yıl içinde istirdat davası açılarak ödediklerini geri alabilir.

*İSTİHKAK DAVASI

Borçlunun mallarına haciz tatbik edilirken, uygulamada, borçlu dışında üçüncü bir kişiye ait olan malların da haczedildiği durumlara rastlanmaktadır. Bu gibi durumlarda, borçluya ait olmadığı iddia edilen bu malların hacizden kurtarılması için açılan davaya istihkak davası adı verilmektedir.

*KİRALANANIN İCRA YOLUYLA TAHLİYESİ

Kural olarak, kiraya verilmiş bir taşınmazı tahliye ettirebilmek için, kiraya verenin ilk önce kiracıya karşı bir tahliye davası açması gerekir. Kiraya veren, açmış olduğu tahliye davasını kazanırsa, mahkemeden alacağı tahliye ilamını icraya koyarak taşınmazın tahliyesini sağlar. Kiralayan bazı koşulların varlığı halinde genel mahkemeye başvu­rup tahliye kararı almadan icra kanalıyla da kiracının tahliyesini sağla­yabilir. Kiralananın icra yoluyla tahliyesinin sağlanabilmesi için iki halden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu haller; kira bedelinin ödenmemesi ve kira süresinin bitmesidir.

*MÜŞTEREK ÇOCUĞUN TESLİMİ ve ÇOCUKLA ŞAHSİ İLİŞKİ KURULMASINA İLİŞKİN İLAMLARIN İCRASI

Çocuk kendisine verilmemiş olan tarafın hâkimin belirleyeceği gün ve saatlerde çocuk ile temas etmesine, onunla görüşmesine, onu gezdirmesine, yedirip içirmesine, giydirmesine diğer taraf engel olamaz. İşte buna engel olunması halinde İcra ve İflas Kanunu, çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin mahkeme kararının uygulanmasını kolaylaştırıcı, diğer tarafı ise bu karara uymaya zorlayıcı düzenlemeler içermektedir.

8-KAT MÜLKİYETİ HUKUKU

Kat mülkiyetine ilişkin olarak, apartman ve site yönetimlerine Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında danışmanlık hizmeti sunmaktayız. Bu kapsamda;
-Yönetim planının oluşturulması,
-Kat malikleri kurulunun mevzuata uygun şekilde toplanması ve karar alması,
-Yönetim sorumluluklarının belirlenmesi,
-Personel eğitimleri,
-Ortak gider borçlarının tahsili,
-Ortak alanlara yapılan müdahalelerin önlenmesi,
-Üçüncü kişilerle yapılan sözleşmelerin icrası,
-Standart uyarı yazılarının hazırlanması,
konularındaki yasal süreçler ivedilikle yerine getirilmektedir.

9-TÜKETİCİ HUKUKU

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında danışmanlık hizmeti verilmesi, Tüketici Hakem Heyeti'ne başvurulması ve Tüketici Mahkemeleri'nde dava açılması süreçlerinde hizmet vermekteyiz. 
-Tüketici sözleşmelerinde haksız şarttan doğan davalar
-Ayıplı maldan doğan davalar
-Ayıplı hizmetten doğan davalar
-Taksitli satıştan doğan davalar
-Tüketici kredisinden doğan davalar
-Konut finansmanı sözleşmelerinden doğan davalar
-Ön ödemeli konut satış sözleşmelerinden doğan davalar
-Diğer tüketici sözleşmelerinden doğan davalar 
İşyeri dışında kurulan sözleşmeler, mesafeli sözleşmeler, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler, devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, paket tur sözleşmeleri, abonelik sözleşmeleri, süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen promosyon uygulamalarından doğan davalar.

10-TANIMA-TENFİZ DAVALARI

Yabancı bir ülkenin mahkemesinden aldığınız kararın Türkiye'de geçerli olabilmesi için TANIMA, kararın uygulanabilirliği - yürütülebilmesi için TENFİZ davası açmanız gerekmektedir. 
Tanıma-tenfiz davası açılırken; kesinleşmiş yabancı mahkeme kararının, apostille belgesinin ve vekaletin orjinalleri ile birlikte resmi makamlarca onaylanmış tercümelerinin bulunması gerekmektedir.

11-İDARE ve VERGİ HUKUKU

*VERGİ UYUŞMAZLIĞINDAN DOĞAN DAVALAR
*İPTAL DAVALARI
*TAM YARGI DAVALARI

12-ANAYASA MAHKEMESİ'NE BİREYSEL BAŞVURU

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Türkiye'nin tarafı olduğu ek protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir. 
Bireysel başvurunun koşulları:
1-Genel yargı yollarının tüketilmiş olması,
2-Bireysel başvuru süresi içinde başvuru yapılmış olması.
Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten otuz gün içinde yapılması gerekir.


 

ADRES:

Kılıçdede Mah. Cumhuriyet Cad. No:165 Kat:3 İlkadım - SAMSUN

TEL:

+90 532 761 30 32

  • MEHMET SALİH ÖZTÜRK
  • facebook
  • MEHMET SALİH ÖZTÜRK
  • YouTube Sosyal Simge
bottom of page